• O, dünya durdukça halkına hizmet vermesi için kurduğu hastahanesi, açtığı ibadethaneleri, mektepleri, çeşme ve sebilleriyle, hayatı boyunca ihtiyaç sahiplerine yardımları ve ihsanlarıyla devletin başındaki bir validenin aynı zamanda halkının da anası olduğunu gösteren muhteşem bir örnekti.
• Bu nihaî vakfına eklediği son madde ise “Nûr-ı aynı oğlu Sultan Abdülmecid’in ömrünün ve saltanatının hayırla devamının”, yapılan duâda zikredilmesiydi. Bir annenin evlâdı için yaptığı dua böylece ebedileşiyordu.
• Bezmiâlem Valide Sultan özellikle Padişah’ın memleket içindeki seyahatleri sırasında saray ve devlet işleriyle ilgilenmiş, gerektiğinde devlet ve hükümet erkânıyla sürekli olarak görüşmelerde bulunmuş, gerektiğinde valilere ziyafet vermiştir.
• Ayrıca oğlunun istediği gibi gureba hastahanelerinin yaygınlaştırılması fikrini de benimseyen valide sultan, hayatının son yıllarında Mekke’de bir Gureba-yı Müslimin Hastahanesi inşasını da başlatmıştır.
• Valide sultan, genç padişah Sultan Abdülmecid’in sürekli olarak sayıları artan harem halkı ve bunların israf uçurumuna doğru giden masraflarını hayatta olduğu müddetçe dizginlemeye çalışmıştır.
• Bezmiâlem Valide Sultan’ın validelik makamına gelmesinden sonra sürekli halkla iç içe olması, ihtiyacı olanlara yardımda bulunması, devamlı olarak her alanda art arda kurduğu hayır eserlerini halkın karşılıksız kullanımına sunması, halk gözünde valide sultanın mevkiini günden güne arttırmıştır.
• Dilekçe sahipleri sadece Müslümanlar değil gayrımüslim Osmanlı tebasından da vatandaşlardı. Çünkü Bezmiâlem Valide Sultan bütün Osmanlı tebasının validesiydi.
• Bezmiâlem Valide Sultan sahip olduğu gelirlerinin önemli bir kısmını kurduğu vakıflarının akarât kısmını oluştururken sarf etmiştir.
• Sultan II. Mahmud dönemi sarayında sofra âdâbı ve beslenme alışkanlıklarının değişime uğradığı, alaturka yanında alafranga usullerinin de kullanılmaya başlandığı görülür.
• Dönemin seyyahlarının aktardığı bilgilere göre yemeklerini Avrupa usulü yemek masasında sandalyeye oturarak yiyen ilk padişah II. Mahmud’dur.
• 1837 yılında saray mutfaklarında çalışan Hüseyin Bey batı usulü yemek pişirme yöntemlerini öğrenmek üzere Viyana’ya gönderilir.
• Osmanlı sarayının temel besin maddesi ettir.
• Genel itibariyle pastırma ve sucuk yapımı dışında Osmanlı saray mutfağına dana eti pek girmezdi.
• Validenin mutfağında yer alan hububata gelince; asırlar boyunca Osmanlı sarayında en çok rağbet gören tahıl pirinçtir.
• Özellikle tatlılar için bal ve pekmez yerine bu dönemde daha çok şeker kullanıldığı tespit edilmektedir.
• Bütün baharat ve çeşniler içinde baş sırayı en çok kullanılan tuz alır. XIX. yüzyılda Osmanlı saray mutfaklarında Eflak’tan getirtilen tuz tercih edilirdi.
• Sahip olduğu konumu, ağırladığı üst düzey misafirleri gereği Bezmiâlem Valide Sultan’ın sofrasını süsleyen, değeri yüksek ve her yıl zekâtını verdiği altın ve çoğunluğu gümüşten oluşan mücevherli sofra takımları da mevcuttur.
• Bezmiâlem Sultan, valide sultanlık makamına gelmesiyle her yıl düzenli olarak umre ve hac ziyaretlerini vekâleten yaptırmıştır.
• Valide sultan Peygamber Efendimiz’in sakal-ı şerifini (Lihye-i Saâdet) daima yaşadığı mekânlarda özel kutusu içinde muhafaza etmiştir.
• Vakfiyesinde her yıl Ramazan ve Kurban Bayramlarının arefe günlerinde cami imamları ve türbedarlar eşliğinde Lihye-i Şerif’in çıkarılarak gelen halka ziyaret ettirilmesi şart koşulmuştur.
• Valide sultan adına her sene kurban bayramından önce İstanbul’da bulunan tekkelere, türbelere, medrese çalışanları ve öğrencilerine, karakollara, ihtiyaç sahiplerine, saraylı hanımlara ve kendi hizmetinde çalışanlara kurbanlık koç dağıtılırdı.
• Valide sultanın kurban bayramında İstanbul’da dağıttırdığı sekiz yüz yedi kurban için harcanan meblağ 113 kese 314 kuruştu.
• İlme ve eğitime gönül veren bir validenin kurduğu kütüphaneye Bosnevî Hasan Efendi’nin kitaplarını bırakması, validenin ilme verdiği değerin ilim çevrelerince bilindiğinin göstergesi olmalıdır.