Bu yabancıların -din açısından olduğu kadar yaşam biçimi açısından da yabancı olanların- hâkimiyeti, diğer ülkelere kıyasla Yarımada’da bir gecikmeye sebep olup “Ortaçağ’ın karanlığını” uzattı mı? Yoksa yeni bilgiler, düşünürler ve araçlar aktararak Yarımada’nın modern dünyaya giriş yapmasına yardım mı etti?
***
Musa, kendi gücünden artık Sicilya’ya bir deniz seferi düzenleyecek kadar ve birliklerinin özenle yağmaladığı Siraküza’yı ele geçirecek kadar emindi. Arapların, Atlantik’e kadar bütün Kuzey Afrika’yı fethetmeleri için yetmiş yıl yeterli olmuştu.
***
Tarık’a göre, bir kere Kuzey Afrika’ya hâkim olduktan sonra “Batı Avrupa’nın yumuşak karnı” İspanya’nın fethi işten bile değildi.
***
Öngörmesi imkânsız olan bu kuşatma karşısında tamamen şaşkına dönen Theodomir, Rodrigo’dan şu sözlerle yardım istedi: “Düşman kuvvetleri tarafından saldırıya uğradık… Gökten mi düştüler yoksa topraktan mı bittiler, bilmiyorum.”
***
Vizigot Krallığı’nın bu kadar kolay bir şekilde yıkılması Velid’e inanılmaz geliyordu. Ona göre Vizigot ordularının geri çekilmesi, tuzaklar barındıran geçici bir geri çekilmeden başka bir şey değildi.
***
Nüfusun çoğunluğunu oluşturan Berberîler, Haricilerden yani İslam’ın sapkınlarından oluştukları gerekçesiyle kendilerini farklı bir statüde tutan Araplara, bu baskıları karşısında isyan etti.
***
Avrupa’nın tarımdan matematiğe, astronomiye, her şeyden önce felsefeye ve hatta dine kadar (Mutluluk Ağacı, Kutsal Vizyon…) birçok alanda borçlu olduğu İspanyol-Müslüman medeniyetinin parlaklığı ve derinliği karşısında büyülenmemek elde değil.
***
Antik kültürü zenginleştiren İslam’ın yüksek medeniyeti sayesinde İspanya’nın Rönesans’a giden yola girdiği de tartışmasız bir gerçektir.
***
Endülüs Emevi halifelerinin kendi dönemlerinde benimsedikleri bu kültür, her alandan âlimler, filozoflar, tarihçiler, matematikçiler, şairler kadar tüccarlar, mülteciler, hatta Batı’daki halifeyi tanımak isteyen sıradan seyyahlar tarafından taşındı; ister edipler, din adamları veya diğerleri olsun, isterse Sünni ve sadık Müslümanlar olsun herkesçe kabul gördü. “Doğulu bilginlerin Endülüs’ün başkentine doğru tam bir akını” söz konusuydu. “Kurtuba, ilmin merkezi hâline geldi.”
***
Müslüman İspanya, ansiklopedik bilgiye sahip, cömert bir hami, tam bir ilim deryası olan ve Rönesans döneminin büyük bilginleriyle kıyaslanabilecek bir adam tarafından, yaklaşık on beş yıl yönetilme şansına sahip oldu. “İspanya’da hüküm süren emirlerden hiçbiri onun kadar bilgili değildi.”
***
Halifeyi örnek alan emirler ve soylu kişiler, büyük tüccarlar da büyük kitap koleksiyonları oluşturdular. Sadece Kurtuba’da, kitap okumak veya üzerinde çalışmak için gidilebilen yirmi kadar kütüphane bulunuyordu.