Öğretmen değişir her şey değişir
Eğitim, öğrenme iştahı ve ihtiyacı oluşturmak, merak duygusunu gıdıklamaktır. İştahsız insana padişah sofrası kursan ne yazar! Merak, ihtiyaç ve iştah olmadan yapılan dersler, ne işe yarayacağı bilinmeyen bilgilerin sınavdan sonra unutulmak üzere ezberlenme seanslarıdır. Daha ötesi olmaz.
Eğitimde büyük bir dönüşüm için öğretmenler önce kendi reformlarını gerçekleştirmelidir. Reform hareketinde yöntemler, araçlar, yaklaşım ve zihniyet güncellenmeli fakat sevgi, adanmışlık ve fedakârlık gibi mesleğin özünü oluşturan değerler ise sabit kalmalıdır.
Eğitim fakültelerinden mezun olup çalışmaya başlayanların bir kısmı öğretmen olur, bir kısmı da öğretmenlik yapar.
Sizin tercihiniz öğretmen olmaksa, gönlünüzü bu işe vermeniz ve işinizi çok sevmeniz gerekir. Ama sadece öğretmenlik yapmak istiyorsanız, dersinizi anlatır gerisine karışmazsınız.
Son yıllarda Türkiye’de özel okulların artmasıyla birlikte, alıştığımız veli profili de değişmeye başladı. Öğretmenin yanında borçluymuş gibi ezik duran veli tipinin değişmesi sevindirici. Ancak bilinçte doz aşımı yaşayan bazı anne babalar farkında olmadan çocuklarına zarar veriyor.
Anne babalar yaşlandıklarında çocuklarının karne notlarını hatırlamazlar. Ama şundan emin olun! Çocuklar karne günü evde yapılan konuşmaları ömür boyu unutmayacaklar.
Eğitim kalitesinin yükselmesi için ders sayısında tenzilata gidilmesi şart. Çünkü profesyonel boksör olmak isteyen birisine, daha donanımlı olsun diye boks, güreş, karate ve jimnastik dersleri hep birlikte verilmez. Eğer verilirse, aynı anda tekme, yumruk, künde ve takla atmaya çalışan ama hiçbirisini doğru dürüst beceremeyip sonunda havlu atan sporcular yetişir.
Farklı ülkelerdeki eğitim sistemlerini araştıracağız ama pergel misali tek ayağımız Anadolu’da sabit kalacak. Yanı başımızda gürül gürül akan kaynağa arkamızı dönüp, uzaklardan pet şişe içinde su sipariş etme gafletine düşmeyeceğiz. Çünkü kendi değerleriyle barışmadan Batı’nın değerleriyle tanışanların sonradan görme, devşirme fikirleriyle zihniyet inkılabı yapılamaz.
Okullardaki bazı şeyleri kolayca değiştirebilirsiniz. Ama oluşmuş kültürü değiştirmek kadar zor bir şey yoktur. Eğer okulda dönüşüm gerekiyorsa, yapılacak tek şey dönüşümü inşa edecek ve sürdürecek liderler bulmaktır.
İleride okullarda öğretmene ihtiyaç kalmayacak diyen kişilerin muhtemelen geçmişte iyi bir öğretmenleri olmamıştır.
Kişisel gelişim uğruna utangaçlığı o kadar yerin dibine batırdık ve temelsiz özgüveni o kadar göklere çıkardık ki, çocuklarımız utanmaktan acayip derecede utanır hale geldiler.
Değişim elbette iyidir. Ama sistemde hiperaktivite sınırlarını zorlayan bir hareketlilik varsa, faydadan çok zarar getirir. Çünkü pedagoji bilimi teknolojiyle aynı hızda koşamaz. Daha ağırbaşlı ve temkinli olmak zorundadır.
Öğretmenin en büyük hastalığı faranjit değil, sürekli öğrettiği için öğrenmeyi unutmasıdır. Halbuki öğrenme ve öğretme önlü arkalı değil, yan yana ilerlemesi gereken iki eylemdir.
Eğitim milli bir dava haline gelmeden reform beklenemez. Büyük hedeflere kilitlenmiş büyük bir dava için de önce üst değerlerin belirlenmesi gerekir. Çünkü içinde değer barındırmayan öğretim programları kullanım kılavuzu gibidir ve bulaşıcı etkisi olamaz.
Çocuklara rahatsız edici derecede iyi davranılan okulların devri kapanmak üzere. Artık okul reklamlarında eli ayağı çamurlu, toprakla uğraşan çocuk görselleri kullanılıyor.
İyi insan yetiştirme vizyonu da ancak değer kaygısıyla bir anlama kavuşur. Değerlerden bağımsız eğitim sistemlerinin, insanın içindeki canavarı uyandıran bir tetikleme mekanizması görevi yaptığını dünya tarihini okuyan herkes görebilir.
Eğitimde büyük bir dönüşüm için öğretmenler önce kendi reformlarını gerçekleştirmelidir. Reform hareketinde yöntemler, araçlar, yaklaşım ve zihniyet güncellenmeli fakat sevgi, adanmışlık ve fedakârlık gibi mesleğin özünü oluşturan değerler ise sabit kalmalıdır.